26 Mayıs 2008

SU BÖREĞİ


Merhaba,

4 günlük tatilin ardından geçen hafta Ankara’ya döndüm. Yolculuk haricinde çok güzel ve eğlenceli geçen bir ziyaret oldu, giderken yollar çok kalabalık değildi ama gündüz yolculuğu yaptığımız için Kuzey çok sıkıldı. Maalesef İstanbul’a mesai bitiminde vardığımız için otogardan ev ulaşmak oldukça zaman aldı. Dönüş yolculuğunu Kuzey uyuyarak geçirsin diye gece yaptık, ancak bir damla uygu yüzü görmeden işe gelmek de bana çok sıkıntı verdi. Bunun haricinde Uzun zamandır görmediğim annem, kardeşim, teyzem, kuzenim ve arkadaşımla beraber olmak bana çok iyi geldi.

Gelgelelim bütün hanımların ortak derdi olan seyahat dönüşü beni de vurdu. Valizler boşaltıldı, bir önceki hafta sonu yıkanamayan çamaşırlar yıkandı, hafta sonu yemek yapılamadığı için bütün hafta kahvaltı ve dışarıda yemek ile idare edildi.
Bu arada sınav tarihi yaklaşmakta bugün itibariyle sadece 5 günüm kaldı. Henüz matematiği bitiremedim. Korkarım muhasebeye hiç zaman kalmayacak, ne yapacağım bilmem. Benim amacım bütünlemeye sadece 2 ders bırakmak, eğer daha fazla ders olursa yazın onları yetiştirmek çok zor olacak. Uğraşıyorum işte, hayırlısı…

Bu arada bu hafta sonu geçtiğimiz haftanın acısı çıkartırcasına mutfağa bir girdim pir girdim. Haftalık yemeklerimi yaptım. Yanına da haftalık değişmezlerim kakolu kek ve sütlacı ekledim.

Ancak istediğim gibi yufka bulamayınca Kuzeye bugün okula götürecek böreği yetiştirememiştim. Hadi dedim fırsat bu fırsat bu akşam da su böreğini deneyeyim. Daha önce çok eskiden Kuzey bebekken yapmıştım bir kere ama malzemelerini çok net hatırlamıyordum. Açtım anneanneme telefon, aldım tarifi. Sonuç son derece tatmin ediciydi.
Yalnız çok tuzsuz oldu böreğim. Aslında hamuru yoğururken normal tuzunu attım, açtıktan sonra haşladığım suya tuzunu az atmışım herhalde, pişince çok tuzsuz geldi bana. Anneannem haşlama suyunun tuzu az olmuştur dedi. Ben haşlama suyuna 2 yemek kaşığı kadar tuz atmıştım. Belki de 1 kaşık daha atılabilirdi. Bunun yerine aşağıdaki hamur tarifine tuzu 1 tatlı kaşığı fazla yazdım.
Bir de peyniri bir dahaki sefere daha çok kullanacağım. Çünkü yağlı peynir koymuştum, çoğu erimişti fırından çıkardığımda… Aslında en iyisi kıymalı börek, benim kıymam kalmamış mecburen peynirli yapmıştım. Çok zor bir börek değil aslında, hamur açabiliyorsanız sadece haşlama aşaması biraz zorlayabilir, ona da birkaç yufkadan sonra eliniz alışıyor. Parçalanması ise hiç sorun değil çünkü o da tepsiye yayınca kaybolup gidiyor, sonlara doğru ona da eliniz alışıyor. Neyse lafı fazla uzatmadan tarife geçeyim:

Malzemeler:

4 yumurta
1,5 çay bardağı su
3 tatlı kaşığı tuz
Aldığı kadar un
Rendelenmiş peynir, maydanoz
Üzeri için 2 yumurta sarısı

Yapılışı:

Malzemelerin hepsini hamur elimize yapışmayacak kıvama gelene kadar un ekleyerek yoğuruyoruz. 10 bezeye ayırıp bir kenarda biraz dinlendiriyoruz. Daha sonra tüm bezeleri teker teker açmaya başlıyoruz.



Açtığımız yufkaları tezgahın üzerine serip her bir yufkanın yarım saat kadar havalanmasını sağlıyoruz.














Eğer yeriniz benim gibi dar geldiyse havalandırdıktan sonra yufkaları ikiye katlayın hiçbir şey olmaz. Bir yandan da tuzlu suyumuzu kaynatmaya başlıyoruz. Derince bir kaba da soğuk su dolduruyoruz. Haşladığımız yufkaları içine atacağız.



Tüm yufkalar açıldıktan sonra ilk kat yufkayı tepsiye haşlamadan çiğ olarak seriyoruz. Üzerine fırça ile biraz sıvı yağ sürüyoruz. Daha sonra kalan yufkaları birer birer haşlamaya başlıyoruz.











Her yufkayı 30-40 saniye kadar haşladıktan sonra kevgirle yufkayı çıkartıp soğuk suyun içine atıyoruz. Elimizle hafifçe sıkıp tepsiye diziyoruz.










1 kat yufka üzerine sıvı yağ-tekrar 1 kat yufka yine fırça ile sıvı yağ şeklinde diziyoruz. Eskiden yufkların suyunu üzerine bez ya da peçete bastırarak alırlarmış, fakat anneannem suyunu hafifçe sıkıp direkt tepsiye diziyormuş. Eski usulde olanlar biraz kuru oluyor dedi.

Beş kat tamamlanınca peyniri ve maydanozu serpiyoruz ve yine yufkaları haşlayıp dizmeye devam ediyoruz.



En üst kattaki yufkayı da haşlamıyoruz, çiğ olarak en üste seriyoruz ve üzerine 2 adet yumurtanın sarısını sürüp fırına veriyoruz.




200 derece fırında üzeri iyice kızarana kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun.

16 Mayıs 2008

KIYMALI YAĞLAMA


Merhaba,

Yine biliyorum ki uzun zamandır blogumu çok ihmal ettim. Ama finaller yaklaştı ve ben harıl harıl ders yetiştirmeye çalışıyorum. Hukuk bitti, işletme çok az kaldı bu hafta sonu bitmeli, sırada muhasebe ve matematik var. 3 hafta kadar bir zamanım kaldı, önümüzdeki haftadan itibaren kamptayım paso ders çalışacağım. Bu arada bugün İstanbul'a gidiyorum. Allah kısmet ederse p.tesi akşamı döneceğim. Oğlumla beraber annemi, teyzemi ve de can arkadaşım Saliha'yı ziyarete gidiyoruz. Sonay'ı (kardeşim) ve Irmak'ı (kuzenim) çok özledim. Onları göreceğim için çok heyecanlıyım. Tabii Kuzey de Saliha'nın çocukları Esra ve Erbey'i görmek için sabırsızlanıyor.

Bir süre daha yazamayacağım için gitmeden bir tarif ekleyeyim dedim. Arşivden 2 hafta önce yaptığım kıymalı yağlama çıktı. Bu Kayseri bombası hamur işini uzun zamandır yapmadığım için özlemiştik. Nezahatlar geldiğinde hep beraber çoluk çocuk yeriz diye pişirdim, kırıntısı bile kalmadı. Hazır olun tarif geliyor... Geldi bile:

Malzemeler:

Hamuru için:
Un
Su
Tuz
Yaş maya

Kıymalı sosu için:
250 gr.kıyma
7-8 adet rendelenmiş domates
8-10 adet sivri biber
1 orta boy soğan

Yanına:
Sarmısaklı yoğurt


Yapılışı:

Öncelikle un, ılık su, yaş maya ve tuzu karıştırıp hamur ele yapışmayacak hale gelicek şekilde yoguruyoruz. Bir kenarda dinlenmeye bırakıyoruz.
Bu arada soğan ve sivri biberi yağda kavuruyoruz. Kıymayı ekleyip iyice kavurunca rendelenmiş domatesi ve tuzunu ekleyip pişmeye bırakıyoruz. Bu sulu bir karışım olacak, piştikten sonra gerekirse biraz su eklenebilir.


Diğer yandan mayasını alıp kabarmış olan hamuru minik bezelere bölüp yemek tabağı ebatlarında incecik yuvarlak şekilde açıyoruz. açtığımız yufkaları teflon tavada yasız olarak pişiriyoruz. pişirdiğimiz her yufkanın üstüne kıymalı karışımdan yayıyoruz.
Üzerine yine pişmiş yufkayı koyup yine sosdan koyuyoruz. Böylece hamur ve kıymalı sos bitene kadar devam ediyoruz.
Üst üste pasta görünümünde olan yağlamamızı pasta dilimleri şeklinde kesip tabağın yanına da samısaklı yoğurt dökerek servis yapıyoruz. Her katı ayrı ayrı dürüp sarmısaklı yoğurda batırıyoruz ve mideye indiriyoruz. Afiyet olsun.

04 Mayıs 2008

ETLİ BEZELYE


Malzemeler:

100 gr. Kuzu kuşbaşı
1 orta boy soğan
1 havuç
1 patates
1 kg. Taze bezelye
2 domates

Yapılışı:

Bezelyeleri ayıklayıp yıkıyoruz ve suyunu süzüyoruz. Diğer yandan küp kesilmiş soğan, et ve havucu 1 çay bardağı sıvı yağda güzelce kavuruyoruz. Suyu süzülen bezelyelerimizi de ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. En son küp kesilmiş patatesleri ve kabuklarını kesip küp küp doğradığımız domateslerimizi de koyuyoruz. Benim hazırda pişmiş domates konservem vardı, bu sefer onu kullandım. 2 su bardağı su koyup, tencerenin kapağını kapatıyoruz. Kaynayınca ateşi kısıp, kapağı kapalı olarak pişmeye bırakıyoruz. Bezelyeler suyunu çekip şişmeye başlayacaktır. İyiyce yumuşayınca ocağın altı kısıp, servis yapıyoruz.

Afiyet olsun.

01 Mayıs 2008

ÇİLEK REÇELİ


Geçen haftadan beri pazardan çilek almaya başladık. Bazılarının tadı çok güzeldi bazıları da güzel görünmesine rağmen pek de lezzetli değildi doğrusu. Aslında toprak ürünü henüz çıkmadı sanırım. Ben her yıl çilek mevsimi geldiğinde pazardan şöyle mis kokulu minik minik dağ çilekleri vardır ya, işte onlardan 5-6 kilo kadar alıp çilek reçeli yaparım. Çok güzel oluyor. Bize biraz fazla geliyor ama ben gelen gidene 1’er küçük kavanoza koyuyorum. Yoksa fazla olunca tüketemiyoruz biz. Kuzey pek sevmiyor reçeli, ben de genelde diyette olduğumdan eşime kalıyor. O da tek başına bitiremiyor. Zaten anneler çalışınca hafta içi pek donanımlı kahvaltılar kurulamıyor evlerde. Ancak hafta sonu…

Geçen hafta çilekleri ayıklayıp yıkadım koydum ama hepsini yine bitiremedik. Baktım 1 tabak kadarı kalmış, yumuşayacak yazık olacak. Hemen reçel yapmaya karar verdim ve kaynattım. Böylece bu yıl ilk çilek reçelimizi yemiş olduk.

Reçel pişerken kıvamının koyulaştığını anlamak biraz zor oluyor. Ben şu şekilde test ediyorum. Temiz ve kuru bir kaşığa reçelin suyundan 1-2 damla damlatıyorum. 1-2 dakika beklettikten sonra bakıyorum; eğer hızlı akıyorsa daha zaman var, yok yavaş kıvamlıysa olmuş demektir.

Ben pek öyle ölçülü de yapmıyorum reçelleri. Annemim bana öğrettiği bir yöntem var onu uyguluyorum. Hep de tutmuştur. Reçel yapacağım zaman evdeki meyveyi tas veya tabakla ölçüyorum. Aynı ölçü kabıyla aynı miktarda da şeker koyuyorum. Böylesi çok daha pratik oluyor. Örneğin; bizim evde 1 yemek tabağı kadar çilek artmıştı. Üzerine bir yemek tabağı da toz şeker koydum, pişirdim tam geldi. Tarif aşağıda:

Malzemeler:

1 ölçü ayıklanıp yıkanmış çilek
1 ölçü toz şeker
1 çay kaşığı limon suyu


Yapılışı:

Çileklerin üzerine toz şekeri serpip 1-2 saat suyunu salmasını bekliyoruz. Hafif sulanınca ocağa alıp pişirmeye başlıyoruz. Çilek reçelini çok fazla kaynatmaya gerek yok. Suyu hafif koyulaşınca zaten olmuş demektir. Üzerine limon suyunu ekleyip, bir taşım daha kaynatıyoruz. Daha sonra ateşten alıp, soğumaya bırakıyoruz.

Afiyet olsun.